Alacağın devri ile borcun naklinin kararlaştırılması

ALACAĞIN DEVRİ İLE BORCUN NAKLİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

  1. ALACAĞIN DEVRİ

Alacağın temliki; TBK m.162 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. İşbu maddelerin içeriğinde, alacağın temlikinin tanımı yapılmamıştır. Fakat maddelerin bir bütün olarak incelenmesinden sonra ortaya çıkan unsurlar dikkate alındığında; alacağın temliki alacaklı ile alacağı devralan üçüncü şahıs arasında, borçlunun rızasına ve bilgisine ihtiyaç duyulmaksızın yapılabilen ve kazandırıcı tasarrufi işlem niteliğini haiz, şekle bağlı bir akittir ya da kanun veyahut mahkeme kararı ile gerçekleşen bir devirdir.

 A) ALACAĞIN TEMLİKİNİN ÇEŞİTLERİ

Alacağın temlikinin bir türü olan rızai temlik halinde; borçlunun muvafakati ve rızası olmaksızın devreden eski alacaklı ile devralan yeni alacaklı arasında kanunda bahsedilen şekle uygun bir temlik sözleşmesinin yapılması ile alacak hakkının devri sağlanabilmektedir.

Kanun, temlikte ise; artık ne borçlunun ne de alacak hakkı sahibinin rızasına ve muvafakatine ihtiyaç yoktur. Kanuni temlikte, alacak hakkının herhangi bir şekil şartı söz konusu olmaksızın kanunda belirtilen hallerde yeni alacaklıya geçmesi söz konusudur. Kanuni temlik, temlik edenin herhangi bir irade beyanına ihtiyaç olmaksızın birtakım olayların meydana gelmesi ile birlikte kanun hükmü gereğince alacak hakkının bir kimsenin malvarlığından çıkarak başka bir kimsenin malvarlığına geçmesi şeklinde tanımlanabilir. Kanuni temlik ancak kanunda öngörülen hallerde ortaya çıkar.

Kazai temlik türünde de; alacak hakkının intikalinin mahkeme kararı ile gerçekleştiği görülmektedir. Yine kanuni temlikte olduğu gibi alacaklının muvafakati söz konusu olmamaktadır. Mevcut alacağın, bir şahıstan başka bir şahsa intikali konusunda verilen mahkeme kararının kesinleşmesi ile alacak hakkının intikali sağlanmış olur. Kazai temlik de gerçek ve teknik anlamda bir alacağın temliki değildir. Dolayısı ile kazai temlik adı verilen bu durum, alacağın temliki hükümlerine tabi değildir. Kazai temlikte de işlemin temelinde hukukî muamele olmadığı için herhangi bir şekil şartı aranmamaktadır.

 B) ALACAĞIN TEMLİKİNİN ŞARTLARI

Alacağın temliki; alacaklının tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşen bir olay olmadığı için, alacağı devredecek olan eski alacaklı ile alacağı devralacak olan yeni alacaklının bu konuda anlaşmış olmaları gerekmektedir. Ancak alacağın temlikinin tek taraflı bir işlem olmadığından alacaklı ile bu alacağı devralmak isteyen üçüncü kişi arasında mutlaka sözleşme yapılması gerekmektedir. Sözleşmenin konusu, alacağı devretmek isteyen eski alacaklının yerine alacağı devralmak isteyen 3. şahsın, yeni alacaklı olarak geçmesinden ibarettir. Bu sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulabilmesi veya hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi için temlike konu olan alacağın borçlusunun bu sözleşmeye katılması, muvafakat etmesi yahut temlik işleminden haberdar edilmesi gerekmemektedir. Alacağın temliki sözleşmesinin; kanunun aradığı yazılı şekil adi yazılı şekildir, resmi şekil değildir. Yazılı şekle riayet edilmeden yapılan temlikin, temlik edenin sonradan yapacağı ikrar veya kabul ile geçerli hale gelmesi mümkün değildir. Binaenaleyh, temlikin yazılı şekilde yapılması geçerlilik şartıdır, ispat şartı değildir.

Y.4.H.D.8716.E,862.K,18.02.165.T-Alacağın temliki, temlik eden alacaklı ile temellük eden kişi arasında yapılan sözleşmeye dayanılarak meydana gelen tasarrufi, kazandırıcı ve mücerret bir işlemdir. Temlik eden kimsenin yazılı beyanı, temellük eden kimseye ulaşır ve temlik olunan kişi, bu irade açıklamasını açık ya da üstü örtülü olarak kabul eder ise temlik sözleşmesi tamamlanır. Alacağı temlik edenin temlik beyanının, alacağı devralana verilmiş olması ile alacağın temliki tasarrufu tamam olur. Temlik eden kimsenin yazılı beyanının, temellük eden kimseye ulaşması; temlik olunan kimsenin bu irade beyanını açık ya da örtülü kabul etmesi halinde temlik sözleşmesi gerçekleşmiş olur.

 C) SONUÇ

Alacağın temliki için öncelikle bir alacak hakkının mevcudiyeti gerekmektedir. Alacak hakkı, alacaklıya borç ilişkisinin pasif tarafındaki borçludan herhangi edimin yerine getirilmesini isteme imkanı sağlayan hak olarak tanımlanabilir. Alacak hakkı sadece borçluya karşı ileri sürülebileceğinden nispi nitelikte bir haktır. Dolayısı ile alacak hakkı alacaklıya, borçlunun şahsı veya ifaya yönelik davranışları üzerinde veyahut edim üzerinde iktidar sağlamayacaktır. Alacağın temliki rızai, kazai ve kanuni temlik olmak üzere üç çeşittir. Ancak kanuni ve kazai temlik gerçek ve teknik anlamda bir temlik değildir. Alacağın temlikinden bahsedildiği zaman bundan rızai temliki anlamak gerekir. Kanuni temlikte bir alacağın kanun hükmü gereğince bir başka şahsa intikal etmesi söz konusudur. Yine aynı şekilde kazai temlik durumunda da, mahkeme kararının kesinleşmesi ile alacak devredilmiş olmaktadır. Mevcut bir alacağın temlikinde, temlik konusu alacak hakkı, yazılı temlik sözleşmesinin kurulması ile birlikte devralanın malvarlığına geçer. Ancak sözleşmenin yapıldığı esnada mevcut olmayan müstakbel alacaklar bakımından durum biraz daha farklıdır. Bu tip alacakların temlikinde, tasarruf işleminin yapıldığı an ile hüküm ve sonuçlarını doğurduğu an arasında ayrım yapılmalıdır. Temlik işlemi hüküm ve sonuçlarını alacak hakkının doğduğu anda doğurur. Yani önceden yapılan tasarruf işlemi sayesinde alacak hakkı, doğduğu anda başkaca işleme gerek kalmaksızın devralanın malvarlığına geçer.

  1. BORCUN DEVRİ

Borç ilişkisinin borçlu tarafı, borcu bir başkasına devrederek kendisi borçtan kurtulabilir. Kural olarak her türden borcun  devredilmesi mümkündür. Emredici veya kamu hukuku kurallarına göre borçlunun bizzat ödemek zorunda olduğu borçlar ise istisnadır. Şarta veya vadeye bağlı borçlar, henüz mevcut olmayan fakat gelecekte doğacak olan borçlar da devredilebilir. Borcun devri bazen kanun gereği gerçekleşir. Miras bırakanın borçlarının ölüm olayı ile birlikte mirasçılara geçmesi, bir ticari işletmenin devredilmesi ile işletmenin borçlarının işletmeyi devralan kişiye geçmesi işbu hususa örnek olarak verilebilir. Borcun devredilmesi; alacaklı ve borçlunun arzusu ile gerçekleşecek ise; aralarında sözleşme yapmaları gerekmektedir. Borcun üstlenilmesi TBK m: 195 vd. ile düzenlenmiştir.

A) BORCUN DEVRİ SÖZLEŞMELERİ

Borcun devredilmesi için eski ve yeni borçlu aralarında bir sözleşme yapabilirler. Buna Borcun İç Üstlenilmesi Sözleşmesi adı verilir. İşbu sözleşme ile mevcut borçlu, borcunu  yeni borçluya devreder. Yeni borçlu da borçluyu alacaklıya karşı olan borcundan kurtarmayı üstlenir. Bu sözleşmeye alacaklı taraf henüz dahil değildir. Borçlu veya borcu devralan kişi, aralarında yaptıkları sözleşmeden alacaklıyı haberdar etmek durumundadır. Aksi takdirde alacaklının katılımı olmaksızın yapılan işbu sözleşme ile borcun devredildiğini kabul etmek mümkün değildir. Ancak hemen belirtilmelidir ki; borcun devri için mutlaka mevcut borçlu ile borcu devralacak kişi arasında bu türden sözleşme yapılması gerekmez. Çünkü alacaklı onay vermedikçe bu sözleşmenin alacaklıya karşı geçerliliği olmaz.

Borcun Dış Üstlenilmesi gerçek anlamda borcun devri sonucunu doğuran sözleşmedir. Çünkü borcun devredilmesi için alacaklının mutlaka bu işleme onayı ya da izni gerekir. Borçlunun kim olduğu, ödeme gücü ve ödeme alışkanlıkları alacaklı için önemli olduğunun, alacağının borçlusunun değişmesi ancak alacaklının oluru ile mümkündür. Borcun dış üstlenilmesi,  alacaklı ile borcu devralacak kişi arasında yapılan sözleşmedir. Borçlunun işbu sözleşmeye rızası ve onayı aranmaz. Hatta borçlu bu sözleşmeye hiç katılmasa veya itiraz etse bile borcun devrine engel olması mümkün değildir. İşbu sözleşmenin geçerli şekilde kurulabilmesi için, bir öneri ve kabul aşamasının tamamlanması gerekir. Burada teklif mevcut borçlu veya borcu devralacak kişi ya da her ikisinin birlikte alacaklıya başvurması şeklinde  olabilir. Fakat belirtilmelidir ki alacaklının sözleşme yapmayı kabul ettiğini beyan etmesine ya da sözleşme imzalamasına gerek yoktur. İşbu sözleşmeye izin veya onay verdiğini gösteren birtakım davranışlarda bulunması dahi borcun devredilmiş sayılması için yeterlidir.

Y.15.H.D.2016/729.E,2016/2518.K,03.05.2016.T-Borcun iç yüklenilmesi; asıl borçlu ile borcu nakil alan 3. kişi arasındaki sözleşmeyi ifade eder. Böyle bir sözleşmenin geçerliliği herhangi şekle tabi olmadığı gibi, alacaklı bakımından sonuç doğurabilmesi için alacaklının açık muvafakati gerekmektedir. Borcun dış yüklenilmesi ise, alacaklı ile borcu nakil alan 3. kişi arasındaki sözleşmeyi ifade etmektedir. Borcun dış yüklenilmesinin gerçekleşmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi yeterli olup, geçerliliği için herhangi şekil şartına gerek yoktur. Şu halde, borcu nakil alan 3. kişinin icabının alacaklı tarafından kabul edilmesi ile borcun nakli sözleşmesi kurulur. Alacaklının kabulü açıkça olabileceği gibi zımni de olabilir. Borcun yüklenilmesinde, borç ilişkisinin konusu değişmediği halde, taraflarında değişim meydana gelmektedir. Borcu üstlenen kişi, alacaklı ile borcun dış yüklenmesini yaptığı anda, artık asıl borçlu borçtan kurtulur, onun yerini borcu yüklenen kişi alır. Borcu üstlenen kişi borçluya karşı borcun iç yüklenilmesi anlaşmasından doğan edimini, alacaklı ile borcun dış yüklenilmesi anlaşmasını yaptığı anda ifa etmiş olur. Borcun dış yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmasından sonra alacaklı alacağını borcu yüklenenden isteyebilir, borcu nakledenden isteyemez.

 B) BORCUN DEVRİ SÖZLEŞMESİNİN ŞEKİL ŞARTLARI

Kural olarak; borcun devri sözleşmesinin geçerli şekilde kurulması ve hüküm ve sonuç doğurması için belli bir şekilde yapılması gerekmez. Tarafların bir araya gelerek aralarında yazılı bir sözleşme yapıp imza etmelerine gerek yoktur; sözlü şekilde kurulan sözleşme de geçerlidir.  Borcun devri sözleşmesinin bir karşılık mukabilinde yapılıp  yapılmadığı ise önemlidir. Zira; borcu devralacak kişi hiçbir karşılık beklemeden borçlunun borcunu devralmakta ise, işbu sözleşme bir tür bağışlama vaadi olduğundan yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Aynı şekilde; devredilecek borç şekil şartına tabi bir şekilde ifa edilecek ise sözleşmenin işbu şekle uygun yapılması gerekir. 

 C) BORCUN DEVREDİLMESİNİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

Borcun iç üstlenilmesi halinde; borçlu borçtan kurtulur, borcu devralan borçluyu borçtan kurtarma taahhüdü altına girer. Borcu devralan işbu taahhüdünü borcu ödeyerek veya alacaklı ile borcun devri konusunda bir anlaşma yaparak yerine getirebilir. Borcun dış üstlenilmesi halinde; borçlu borcundan kurtulur, devralan yeni borçlu haline gelir. Yani borç ilişkisinin borçlu tarafı değişir. Alacaklı artık borcunu devralan kişiden isteyebilir, eski borçluya ödeme için başvuramaz.

Borcun devredilmesi ile borcun içeriği değişmez, miktarı, konusu aynen devam eder. Eski borçluya karşı doğmuş bulunan faiz, cezai şart ve hatta sözleşmenin ihlalinden doğan tazminat hakları borcu devralan kişiye geçer. Borç için işleyecek yeni faizler de devralana ait olur. Borç ilişkisinden doğan savunma hakları borcu devralana geçer. Borcu devralan kişi, eski borçluya ait kişisel savunmaları ise alacaklıya karşı ileri süremez. Devredilen borca kefil olmuş veya borç için teminat olarak rehin vermiş kişilerin sorumluluğu, borç devrine onay vermedikleri sürece devam etmez, son bulur.

Y.H.G.K.12/19-53.E,12/262.K-Taşınmazı tahliye eden kiracının yeni kiracının sözleşme yapmaması sebebi ile elektrik tüketim bedelinden borcun nakli sureti ile sorumluluğunun kalkması için, alacaklının muvafakatinin bulunması zorunludur. Alacaklı İşletme Müdürlüğünün, borcun nakli için açık muvafakatinin olmadığı anlaşılmaktadır... borcun nakli koşullarının olmadığı gözetilerek davalı abonenin elektrik tüketim bedelinden sorumlu bulunduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekir…

 D) BORCUN ÜSTLENİLMESİNİN İPTALİ

Alacaklı ile 3. şahıs arasında yapılan borcun üstlenilmesi sözleşmesi batıl ise veya herhangi irade sakatlığı yüzünden ortadan kaldırılmış ise eski borçlunun borçluluğu sanki borcun üstlenilmesi sözleşmesi yapılmamış gibi devam eder.  Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hale gelir ise, iyi niyetli 3. kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün bağlı borçları ile birlikte varlığını sürdürür.

Borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hale gelmesinde ve alacaklının zarara uğramasında kendisine kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi sebep ile uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir. Burada söz konusu olan zarar menfi zarardır (Prof. Feyzioğlu).

 E) SONUÇ

Borcun nakli; alacaklı ile borcu üstlenen kişi arasında yapılan ve belli bir borç bakımından borcun pasif süjesinin değişmesi sonucunu doğuran bir hukuki işlemdir. Borcun nakli; bir taraftan, borcun nakline kadar borçlu olan kişinin borcunun sona ermesine neden olduğu için tasarruf işlemi; diğer taraftan borcu üstlenen kişi bakımından yeni borç doğmasına neden olduğu için taahhüt işlemi etkisine sahip çift etkili hukuk işlemdir. Borcun nakline mevcut ve nakli mümkün olan borçlar konu olabilir. Borcun yapısı gereği devredilmesinin mümkün olmadığı durumlar ile tartışmalı olmak ile birlikte kamu hukukundan doğan bazı engeller dışında her tür borç, borcun nakline konu olabilir.

  1. ALACAĞIN TEMLİKİ VE BORCUN NAKLİ

TBK; alacağın temliki müessesesi ile borç ilişkisinin alacaklı tarafının, borcun nakli müessesesi ile de borçlu tarafının değişmesine imkan tanımıştır. Bu müessese; TBK m.173 - 181 arasında kaleme alınmıştır. Gerçek anlamda borcun nakli sözleşmesi, 3. kişi ile alacaklı arasında yapılan ve borcun 3. kişiye geçmesini sağlayan sözleşmedir. Buna Borcun Dış Yüklenmesi adı verilmektedir.

Borcun iç yüklenilmesinde; 3. şahsın, borçlu ile yaptığı sözleşme ile borçluyu borcundan kurtarmayı taahhüt etmesi söz konusudur. Borcun iç yüklenilmesi ile 3. şahıs ve alacaklı arasında hukuki ilişki meydana gelmez. İç yüklenme; borçlu ve 3. şahıs arasında gerçekleşen hukuki ilişkidir. Borcun iç yüklenilmesi, ivazlı ve ivazsız yapılabilir. 3. kişinin borcu yüklenmesine karşılık, borçlu 3. kişiye karşı borç altına girerse, borcun iç yüklenilmesi ivazlıdır; şayet böyle bir durum yok ise ivazsızdır.

Gerçek anlamda borcun yüklenilmesi, borcun dış yüklenilmesidir. Zira ancak bu tip yüklenme ile borç ilişkisinin borçlu tarafı değildir. Borç, eski borçludan 3. kişiye geçer. Borcun dış yüklenilmesi için 3. kişinin borçlu ile daha önceden borcun iç yüklenilmesi sözleşmesi yapması gerekli değildir. Bununla birlikte eğer 3. şahıs ile borçlu daha önce bir borcun iç yüklenilmesi sözleşmesi yapmışlar ise artık 3. şahsın alacaklı ile yapacağı Borcun dış Yüklenimi Sözleşmesi aynı zamanda bir ifa teşkil eder.

Borcun nakli, alacağın temlikinin karşılığı bir kurum gibi düşünülebilir. Fakat benzer yönleri olmasına karşılık işbu iki kurum farklılık arz etmektedir. Benzerlik; iki müessesenin de sözleşme ile kurulmuş olmasında kendini göstermektedir. İkisinde de borç ilişkisinin tarafları değişmektedir. Ama değişen taraf; birinde alacaklı, diğerinde borçludur. Her iki kurumda da borç ilişkisinin konusu değişmemekte, sadece taraflar değişmektedir. Böylece; alacağın temlikinde borçlu, karşısında yeni alacaklıyı görmekte; borcun naklinde ise alacaklı, yeni borçlu ile muhatap olmaktadır. Alacağın temlikinde alacaklı, alacağının tamamını ya da bir kısmını devretme imkanına sahiptir. Lakin borcun naklinde borçlunun borcunun bir kısmını devretmesine kanunda imkan tanınmamıştır. Borçlu; borcunun bir kısmını devredip, kalan kısım üzerinde borçlu kalmaya devam edemez. Alacağın temlikinde borçlunun aktif hiçbir rolü yoktur, temlik işleminin dışında kalmaktadır. Fakat temlik işleminin sonuçlarına katlanacaktır. Borcun naklinde ise borçlu; kural olarak, özellikle borcun naklini gerçekleştiren dış yüklenimde, aktif bir rol oynamamaktadır. Borcun dış yüklenilmesi, yine üçüncü 3. ile alacaklı arasında gerçekleşmektedir. Ancak genel itibari ile borcun dış yüklenilmesi, borcun iç yükleniminin ifasını sağlamak amacı ile yapıldığı için, borçlu, borcun nakli sözleşmesinde taraf olarak görünmese de borcun iç yüklenilmesinde taraf olduğu için sözleşmenin yapılmasına etkide bulunmaktadır. 26.10.22

Av. Gamze KOCAÖZ