Aile şirketlerinde sürdürülebilirliğin formülü

AİLE ŞİRKETLERİNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN FORMULÜ:
AİLE ANAYASASI
- TANIMI VE ÖNEMİ
Aile şirketi, yönetimsel yetkilerin tek bir ailenin bireyleri elinde toplanmış olduğu şirket türüdür. Mevzuatımızda ayrıca düzenlenmiş bir ortaklık türü olmamakla birlikte aile şirketleri, ülkemizdeki ticari işletmelerin çok büyük bir kısmını oluşturmaları sebebiyle ekonomimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Aile üyelerinin birbirine bağlılığı ve yeni kurulan şirketin karlılığını olabildiğince artırma çabalarıyla ilk kuşakta genel olarak çok hızlı ve efektif biçimde başlayarak başarılı olan aile şirketlerinin, büyüme aşamasında aile içi çatışmalar ve kurumsallık sağlanamadığından bu çatışmaların şirkete yansımasının kaçınılmaz olmasıyla ikinci ve özellikle üçüncü kuşakta devamlılık gösteremediği ve ortalama ömürlerinin 2010’lu yıllarda ancak 10-15 yılla sınırlı kaldığı görülmektedir. Şirket esas sözleşmesi, aile ilişkilerine sirayet edecek biçimde düzenlenemeyeceğinden şirketin iç çatışmalar nedeniyle başarısızlığının önüne geçememekte, bu noktada aile ilişkilerinin kurumsallaşmasını sağlayacak başka bir sözleşme olan aile anayasası ihtiyacı hasıl olmaktadır.
Aile anayasası her aile şirketine özgü olarak ve aile yapısına ilişkin özellikler gözetilerek, aile üyelerinin şirketle ilişkileri üzerinde gerek yönetime gerekse işleyişe ilişkin her konuda detaylı düzenleme yapılarak kurumsallaşma süreci çerçevesinde şirketi, bulunduğu kuşakta devamlı kılma ve diğer kuşaklara da aktarabilmenin en önemli aracı kabul edilen metindir. Aile anayasasının asıl amacı ileri dönük olup anayasası bulunmayan aile şirketlerinin kurumsallığı sağlayabilmeleri ve şirketin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi mümkün görünmemektedir. Kişiye özgü kural ihdas etmek yerine henüz dünyaya gelmemiş kuşaklara dahi uygulanacak kuralların önceden belirlenmiş olması, her dönem genişleyecek aile fertlerinin, bireyler arasındaki eşitliğe ilişkin endişelerini ortadan kaldıracak ve şirket için daha verimli çalışmalarını sağlayacaktır.
Aile şirketlerinin dünya genelindeki örneklerine bakıldığında kurumsallaşmış ve karlılığı yüksek olanların neredeyse tamamının yazılı anayasaları olduğu görülmektedir. Nitekim ilk aile anayasası örneği olan Japonya menşeli aile şirketi Mitsui’nin anayasası, 17. yüzyılda kurulan şirketin, Mitsui & Co., Ltd. Şti. unvanıyla bugün halen iş dünyasında başarılı şekilde varlık gösterebilmesinin en büyük araçlarından olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde de sınırlı sayıda varlık gösteren uzun soluklu ve başarılı aile şirketlerinden olan Koç, Sabancı, Alarko, Eczacıbaşı Holding vs gibi şirketlerin tamamının gelecek yüzyılları kapsayan yazılı aile anayasalarının bulunduğu ve bunların sıkı bir biçimde uygulandığı; özenle hazırlanmış bir anayasaya sahip şirketlerin diğerlerine kıyasla çok daha uzun ömürlü olabildiği görülmektedir.
- İÇERİĞİ
Aile anayasasında düzenlenebilecek hususlar çok geniş olmakla bahsedildiği üzere bunlar her aileye özgü nitelik göstermektedir. Ancak belirli hükümler her aile anayasasında olmazsa olmazdır. Bunları maddeler haline getirmek gerekirse;
- Ailenin temel değerlerinin ve şirkete bu değerlerin yansımasının nasıl olacağının belirlenmesi, bu kapsamda anayasanın amacı, gerekçesi, ailenin misyon ve vizyonu,
- Gelecek nesil bireylerin yetiştirilmesi, aile şirketi içerisinde alabilecekleri yer ve temsil hakları,
- Genel prensipler ve anayasaya uymama konusundaki yaptırımlar,
- Uyuşmazlıkların nasıl çözüleceği,
- Aile bireyleri arasındaki ilişkilerin şirketin itibarına ve karlılığına yansıyabileceği ölçüde nasıl olması gerektiği,
- Aile konseyinin kurulması, konsey başkanının nitelikleri, konseyin hangi aralıklarla toplanacağı ve hangi konuların görüşüleceği, karar alma çoğunluklarının oranları, aile konseyine kimlerin katılabileceği, aile konseyinin yönetim kurulu ile ilişkisi,
- Yönetimin aile üyeleri tarafından üstlenilecek olması halinde burada görev alacak aile üyelerinin niteliklerinin yaş, eğitim, deneyim gibi ölçütler bakımından belirlenmesi, yönetimin dışında kalacak aile üyelerinin de açıkça netleştirilmesi; yönetim profesyonellere bırakılacaksa yine bunun da açıkça belirlenmesi,
- Ailenin mülkiyetlerini tasarruf ve koruma hususlarında temel ilkelerin belirlenmesi,
- Aile üyelerinin gelirlerinin ve harcama esaslarının belirlenmesi,
- Şirket hisselerinin devrinin hangi şartlarla kimlere yapılabileceği; devir halinde aile üyelerine şufa hakkı tanınması, aile dışından kimselere devir halinde bu kimselerin sahip olacağı niteliklerin belirlenmesi anlamında bağlam hükmü konulması; kar payı ve hisse dağıtımında nasıl bir yol izleneceği; şirketin başka bir şirketle birleşmesi, bölünmesi gibi kararların hangi oy çokluğuyla alınacağı
gibi temel hususların açık ve net olarak gelecek nesillerin de anlama ve yorumlamada güçlük çekmeyeceği biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.
Aile anayasası ile aile üyelerinin şirketin Yönetim Kurulu ve Genel Kurul toplantılarından ayrı olarak toplanmalarının sağlanacağı, yukarıda işaret edildiği gibi bir Aile Konseyi oluşturulmalıdır. Bu konseyde aile-şirket bağlamındaki konular tartışılır, ailenin iş kapsamındaki güncel hedefleri belirlenir, yönetim kurulunda aile üyelerinden kimlerin bulunacağı ve organizasyonda kimlerin nasıl görev alacağı gibi konular belirlenir.
Anayasa hazırlanırken öncelikle gerçekçi ve efektif hükümler koymaya dikkat edilmelidir. Kimi aile şirketlerinin yalnızca bir anayasanın varlığından söz edebilmek adına, yurtdışı menşeli şirketlerin anayasalarını ailenin ve şirketin niteliklerine uyum göstermemesine rağmen doğrudan iktibas ettiği görülmektedir. Bu şekilde bir yaklaşım, bahsedilen sorunların çözümünü sağlamayacaktır. Her aile şirketinin kendine uygun anayasayı, hükümleri üzerinde ayrı ayrı durularak ve ailenin özellikleri dikkate alınarak hazırlaması gerekmektedir. Bu süreçte anayasanın, aile içinden olmayan, tarafsız bir hukuk danışmanının yardımıyla hazırlanması da anayasanın objektifliğinin ve profesyonelliğinin sağlanması açısından oldukça önem arz etmektedir. Bununla birlikte hazırlık safhasına tüm aile üyelerinin katılımı, düzenlenen her hususun ilgili aile üyelerinin consensus’u ile kararlaştırılması ve tüm aile üyeleri tarafından kabul görmesi riayet edilebilirlik ve aidiyet hissinin oluşması bakımından ehemmiyetli bir diğer husustur.
- HUKUKİ NİTELİĞİ VE BAĞLAYICILIĞI
Yürürlükteki hukukta düzenlenmemiş bir sözleşme türü olması nedeniyle aile anayasaları, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 26. maddesi gereği sözleşme özgürlüğü ilkesi kapsamında değerlendirilerek atipik sözleşme olarak kabul edilmektedir. Aile anayasası hükümleri, aynı kanunun 27. maddesi uyarınca kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmadığı sürece geçerli olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 480. maddesinde anonim şirketlere özgü olarak tek borç ilkesi düzenlenmiştir. Buna göre anonim şirket pay sahiplerine, Kanunda öngörülen istisnalar saklı olmak kaydıyla, şirkete pay bedelini ödeme borcu dışında başka borç yükletilemez. Bu hüküm nedeniyle anonim şirketlere münhasır olmak üzere aile anayasasıyla pay sahibi aile üyelerine belli borçlar yüklemenin kanunun emredici hükmüne aykırı olması sorunu ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte hükmün gerekçesi incelendiğinde esas sözleşmeye bir yan düzen getirilerek güçlünün hukukunu getirmesi, hâkimiyet kurması, istediği an istediği fiyatla karşı tarafın paylarını alması veya paylarını satması hakkını sağlamak gibi paydaşlar açısından negatif olabilecek bir durumu önlemenin amaçlandığı görülmektedir. Ancak aile anayasaları, bu hükümle önlenmeye çalışıldığı gibi güçlü ortağın güçsüz ortaklara otorite kurması gibi bir amaç taşımamakta; şirketin kurumsallığı ve devamlılığı sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle kanunun lâfzî yorumu yerine amaçsal yorumu benimsenerek aile anayasaları ile getirilen yükümlülüklerin bu hükme aykırı olmadığı görüşü benimsenmektedir.
Aile anayasaları, kanunlarımızda düzenlenmiş dahi olmadığından mevcut hukukumuzda anayasa hükümlerine aykırılık halinde öngörülmüş herhangi bir yaptırım da bulunmamaktadır. Bu gibi metinler aile arasında bir mutabakat niteliğinde olup bağlayıcılık ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar da yine aile anayasasında düzenlenebilir. Bu yaptırımlar üyelerin şirketle mali bağlarına ilişkin tazminat, cezai şart gibi maddi cezalar olabileceği gibi aile içinde değer ifade eden manevi birtakım yaptırımlar da belirlenebilir. Aile anayasasının yasal bir zemininin bulunmaması, yaptırıcılığı konusunda tartışmalar doğursa da ahlaki yönden bağlayıcılığı yüksek bir metin olduğu su götürmez bir gerçektir
Sözleşmelerin nispiliği gereği aile anayasası ancak metnin altında imzası bulunan taraflara karşı ileri sürülebilir olup şirkete karşı veya sözleşme dışı üçüncü kişilere karşı, bu kişiler şirkette pay sahibi ya da yönetici olsa dahi ileri sürülemeyecektir. Buna karşın aile üyeleri, şirkette pay sahibi olmasa dahi bu sözleşmenin tarafı olabilecektir.
Aile anayasası ile şirket esas sözleşmesinin paralel bir zeminde olması, esas sözleşmeye riayet edilmesinin Kanunen korunan bir husus olması nedeniyle, anayasa hükümlerinin uygulanabilirliği açısından önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, ailenin özellikleri göz önünde bulundurularak, aile üyelerinin ortak iradesi ve yetkin bir hukuk danışmanının yardımıyla bahsettiğimiz kriterlere uygun, mümkün olduğunca detaylı ve etkili bir aile anayasasının hazırlanması şirketin uzun ömürlü olabilmesini sağlayacak büyük bir anahtardır.
Stj. Av. Beste Senem AYBAR