Vekalet sözleşmesi ve avukatlık vekalet ücreti alacağı

Avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte aynı zamanda ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi müvekkil arasındaki özel hukuk ilişkisidir. Av.K m.2’de avukatlığın amacının “Avukatlığın her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların, adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesinin ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını yargı organları, hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak” olduğu belirtilmiştir. Bu çerçevede avukatlık sözleşmesinin kapsamına dava ve icra takipleri ile birlikte, hukuki görüş verme, anlaşmalar yapma, uyuşmazlıkların mahkeme dışı çözümlerinde yardımcı olma gibi işler de girdiği görülmektedir.Kanunun 35. maddesinde ise yalnız avukatların yapabileceği işlerin kapsamı çizilmiştir. Avukat; iş sahibinin temsilcisi olarak onun hak ve menfaatlerini koruyacağı gibi, yargının kurucu unsurlarından biri olarak da hukukun uygulanmasında ve adaletin sağlanmasında yardımcı olur. Uzmanlığa dayalı mesleki faaliyet olması ve hukuki bilgi ve tecrübelerin, adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis edilmesi yönüyle hak arama özgürlüğünün önemli bir parçasını oluşturur.

  Avukatlık faaliyetini yakından ilgilendiren bir iş görmeyi konu alan vekalet sözleşmesi ise TBK m.502’de “Vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vekâlet sözleşmesi, iş görme borcu doğuran bir sözleşme olmasına karşın ücretin vekâletin kanuni ve zorunlu bir unsuru sayılmamıştır. Buna karşın Av.K. m. 163’te avukatlık sözleşmesinin “Belirli bir hukuki yardımın varlığı” ve “Belirli bir meblağı yahut değeri kapsaması” zorunlu ve kurucu unsurlar olarak belirtilmiştir. Avukatlık sözleşmesi vekâlet sözleşmesi ögeleriyle büyük ölçüde örtüşmekle birlikte, avukatlık ücreti bu sözleşmeyi vekâlet sözleşmesinden ayıran en önemli unsurdur. Ücretin sözleşmeden, teamülden ya da özel kanun hükmünden doğmasının önemi yoktur.Avukatlık sözleşmesi avukat ile iş sahibi arasındaki hukuksal ilişkinin özel bir türü olarak kendine özgü niteliğe sahiptir. Bu nedenle, herhangi bir yasa hükmü ile açıkça düzenlenmeyen sözleşmeler için kullanılan kendine özgü sözleşme, isimsiz akit, atipik sözleşme gibi nitelemelerin, avukatlık sözleşmesi bakımından da kullanılmasında bir sakınca olmaması gerekir.

  Av.K. avukatların faaliyetlerini yürütmeleriyle ilgili pek çok kuralı ortaya koymuştur. Bunlardan biri de mesleki faaliyet sonucu elde edilen gelirin niteliği ve kaynağı ile ilgilidir. Kanunun, Avukatlık Ücreti başlıklı 164. maddesinde ücretin niteliği ve esaslarına ilişkin düzenlemelere yer verilerek avukatlık ücreti “Avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder” şeklinde belirtilmiştir. Yine “Vekâlet sözleşmesi yazılı veya sözlü olabilir.” ibaresiyle sözleşmenin geçerliliği yazılılık şartına bağlanmamıştır.

  Avukatlar, vekillik hizmeti sonucunda başlıca iki tür gelir elde ederler: Biri avukatla iş sahibi arasındaki sözleşmeden doğan avukatlık ücreti, diğeri yargılama sonunda haklı çıkan taraf yararına tarife hükümlerine göre hükmedilen ve yargılama gideri niteliğinde olan avukatlık ücretidir. Her iki ücretin kaynağı farklı olup, uygulama ve yargısal kararlarda bunlardan ilkine sözleşmeden doğduğu için “akdi vekâlet ücreti”, ikincisine kaynağını kanundan aldığı ve yargılama sonucunda dava ya da takibin karşı tarafından tahsiline karar verildiği için “yasal vekâlet ücreti” bir diğer deyişle “karşı vekâlet ücreti” denilmektedir. Müvekkil ile avukat arasında kurulan sözleşmede avukatlık ücreti, Av.K. ve AAÜT’deki sınırlar dâhilinde serbestçe kararlaştırılabilir. Ancak mahkemelerce hükmedilen vekâlet ücreti anılan tarifeye göre belirlenir. Avukat ile iş sahibi arasında kararlaştırılan avukatlık ücreti sübjektif bir nitelik taşırken, yargılama gideri olarak hükmolunan vekâlet ücreti objektif karakter taşır.

  Sözleşmesel vekâlet ücreti avukatlık sözleşmesi, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle sözleşmeden kaynaklanan ücret alacağı Av.K. 164. maddesine göre avukatın hukuki yardımının karşılığı olarak avukata ödenir. İşin sonucunun taahhüt edilmesi söz konusu olmamakla beraber, avukat karşılıksız hukuki yardımda bulunamaz.Ücret iş başında, iş sahibi konumundaki avukatla müvekkil arasında vekâlet sözleşmesi kapsamında özgür iradeleriyle serbestçe belirlenmektedir. Bununla birlikte bu ücret AAÜT’de gösterilen tutarlardan daha düşük belirlenemez. Vekâlet ücreti davanın kabulü veya reddi önemli olmaksızın müvekkilden tahsil edilmek durumundadır. Bu gelirler serbest meslek faaliyeti çerçevesinde müvekkile sunulan bir hizmetin karşılığı olması nedeniyle de KDV’ye tabi olur.

  Avukatın gelirinin ikinci türü Av. K.164. maddesinin son fıkrasında ifadesini bulan karşı vekâlet ücretidir. Kanun’da karşı vekâlet ücretine ilişkin “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti avukata aittir.” denmiştir. Bu ücretinin herhangi bir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın avukata ait olacağı (aksine sözleşme yapılamayacağı) kuralı benimsenmiştir. Karşı vekâlet ücreti vekil ile müvekkil arasında kararlaştırılan avukatlık ücreti değildir. Bunun hiçbir unsurunu taşımaz. Karşı vekâlet ücret borcu sözleşmeden doğmamaktadır. Borçlusu davada haklı taraf değil davada haksız çıkan taraf olup, bir hizmetin karşılığında alınmamaktadır. Karşı vekâlet ücreti, kanun hükmü gereği ortaya çıkan “kanundan doğan tazminat” niteliğinde bir gelir olup, sonuçta nitelikçe tazminattır. Karşı vekâlet ücreti bir sözleşmeye dayanmadığından sözleşmeyle belirlenen özel borç miktarından da söz edilemez. Bir başka ifadeyle karşı vekâlet ücreti, özel hukuka ilişkin olarak mahkeme kararıyla tespit edilmiş dava konusu olan bir alacak niteliğinde değildir. Karşı vekâlet ücretinden doğan sorumluluk kusur sorumluluğu değildir. Hükmedilebilmesi için bir tarafın davada haklı çıkması gerekli ve yeterlidir. Davada avukatla temsil söz konusu değilse karşı vekâlet ücretine hükmedilmez. Karşı vekâlet ücretinin borçlusu avukatın müvekkili değil, davada kendini avukatla temsil ettirsin veya ettirmesin, dava aleyhine sonuçlanan karşı tarafın bizzat kendisidir.

VEKALET SÖZLEŞMESİ DOLAYISIYLA MÜTESELSİL SORUMLULUK

  Av.K.165.maddesi “Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesinden müteselsil borçlu sayılışlar.” hükmü havidir.  Bu kapsamda müteselsil sorumluluk sadece tarafların sulh olması ile değil, her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işler için öngörülmüştür.

  Uygulamada taraflar aralarındaki uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmalarına rağmen mahkemeye bildirmeyerek dava veya icra dosyasını takipsiz bırakabilmekte ya da anlaşmalarının sonucu olarak davacının davadan feragat ettiği ya da davalının davayı kabul ettiği durumlar ortaya çıkabilmektedir. Açık bir sulh sözleşmesinin bulunmadığı bu gibi hallerde gizli bir sulhun varlığından söz edilir. Gizli sulhun bulunduğu durumlarda da kanun tarafından avukatın ücret alacağından dolayı iş sahibi ile birlikte karşı tarafa müteselsil sorumluluk yüklenmiştir.

  Ancak anılan madde hükmü ile anlaşma ile sonuçlanan ve/veya takipsiz bırakılan işlerde avukatın vekalet ücretinin ödenmesinden hem iş sahibi hem de hasmını sorumlu tutar. Bununla birlikte, madde hükmünde bahsi geçen, iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğunun yalnızca yasal vekalet ücretinin ödenmesine mi yoksa avukat ile iş sahibi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin de mi dahil olup olmadığı anlaşılamaz.

Y.H.G.K. 2017/772E. 2017/564K. 29.03.2017T.

'' Davacı, davalıların kendisini saf dışı bırakarak sulh olduklarını, bu halde vekil edenin yanı sıra karşı tarafın da vekalet ücretinden sorumlu olduğunu belirterek takip ettiği dava ve işlerden doğan vekalet ücretinin tespiti ile davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir. Bu halde ödenecek ücret hem avukatın vekil eden ile yaptığı sözleşmede belirlenen ücreti hem de yargılama gideri olan ve mahkemece AAÜT uyarınca karşı tarafa yükletilecek olan vekalet ücretini kapsar.''

Y.13. H.D.2017/10010E.2018/1733K.14.2.2018T.

''Davacı, davalı F2 şirketi vekili olarak diğer davalı F1 şirketi aleyhine alacağın tahsili için icra takibine giriştiğini, takibin kesinleştiğini, ancak, icra takibinin tarafları şirketlerin anlaşmaya varmaları üzerine davalı F2 şirketi yetkilisince icra takibi dosyasından feragat edildiğini, vekalet ücretinden tarafların sulh olmaları nedeniyle birlikte sorumlu olduklarını iddia ederek alacağın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Somut olayda, her ne kadar mahkemece vekalet sözleşmesinin tarafı olmayan davalı F1 şirket yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, Av. K. 164, 165 maddeleri ile BK m.163 gereği ve dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre tarafların sulh olması halinde her iki taraf DA ücretten birlikte sorumludur.''

Y.13.H.D. 15.11.2017T. 23569/11154

''Avukatın ücretinden vekil edenin sorumlu olabilmesi için avukatın takip ettiği davanın taraflarının aralarındaki ihtilafı sulh yolu ile ve her ne şekilde olursa olsun anlaşarak sonuçlandırmaları ve takipsiz bırakmaları gerektiği, sulh anlaşmasının duruşmada olması veya yazılı bir metne dayanması gerekmediği, olayların gelişiminden böyle bir sonucun olduğunun anlaşılmasının yeterli olduğu, davacının vekil edeni davalı ile vekil edenin hasmının anlaşarak uyuşmazlığı sona erdirdikleri, davacı avukatın vekalet ücretine hak kazandığı anlaşıldığından Av. K. 165.madde gereği, davacının hak ettiği vekalet ücreti alacağından davalılardan A.Ş. ninDE müteselsilen sorumlu olduğu...''

SONUÇ:

  Y.İ.B.B.G.K. 2017/6E. 2018/9K. 05.10.2018T. ile Av.K. 165.maddesinde düzenlenen “Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde “ karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı na hükmedilmiştir.

Stj. Av. Gamze AYAN